Adı Pezzettino’ydu. Onun dışında herkes kocamandı ve cesaret isteyen, harika işler yapıyordu. Pezzettino ise küçüktü. “Ben herhalde başkasının küçük bir parçasıyım” diye düşünüyordu. “Kimin parçasıyım acaba?” diye kendi kendine soruyor, merak ediyordu. Bir gün bu sorunun yanıtını bulmaya karar verdi.
Leo Lionni’ nin İtalyanca’da “parçacık” anlamına gelen aynı isimli kitabı bu cümlelerle başlıyor. Pezzettino küçük olduğu için mutlaka bir başkasına ait olduğunu düşünüyor. Koşana, güçlüye, yüzene, dağdakine, uçana hatta bir bilgeye bile soruyor. “Sizin parçanız mıyım ben?”. Kimsenin parçası olmadığını anlıyor ama anlaması için başta bunu sorgulaması gerekiyor.
Haydi şimdi bir çocuğu düşünelim. Sorgulamasına, araştırmasına, söz hakkına ve seçim hakkına müdahale edilen bir çocuk bu düşündüğümüz. Ben kimim diye soruyor, aldığı net bir cevap yok. Bulması için araştırmasına izin yok. Soru soracak ama söz hakkı yok. Önüne sunulan oyunlarda bile seçim hakkı yok. Çocuk böyle bir durumda muhtemelen kendine ait olmadığını düşünür. Çevresindeki yetişkin insanlar karar alıp, aldığı kararların üstesinden gelip birde çocuğun hayatını yönetebiliyorlarsa çok güçlü olmalılar değil mi? Bu durumda çocuğun sorduğu şey şu olur; acaba ben kime aitim?
Çocuklarda soyut düşünme dönemi Piaget’e göre 11 yaşın üzerinde görülse de aslında çocuklar sevgiyi öğrendiği zaman soyut düşünceyi de öğrenmeye başlar. Çünkü sevgi onlar için soyut bir kavram iken somuta çevirmek için öpmek ve sarılmak eylemlerini kullanırlar. Bu yollarla soyut düşünce aşamasında ilk adımlarını atarlar ve kendilerini keşfetmeye çalışırlar. Sorgulama ve araştırma ile kendilerini tanımlamaya başlar. Sevdiklerini, sevmediklerini, neyi yaparken zorlandıklarını, hoşlanmadığı durumları ifade etmenin önemini fark ederler. Kendini tanıma sürecinin sonunda bilirler artık bir bütün olduklarını.
Pezzettino kitabında Leo Lionni tam olarak bunu vurguluyor aslında. Küçüksün ama birine ait değilsin. Eğer kendini tanımak için bir yolculuğa çıkarsan göreceksin bunu diyor açıkça. Pezzettino yolculuğundan döndükten sonra “Ben kendimim” diye sevinçle bağırıyor. Arkadaşları onu anlamıyor ama mutlu olduğunu biliyorlar. Mutlu olduğu için arkadaşları da mutlu oluyor.
Kitabı okuduktan sonra çocuğumuzla bir parçacık keselim kâğıttan. Koyalım bir gemiye ve bakalım nereye yelken açacak. Belki uzaya çıkacak belki denizin derinliklerine inecek. Kim bilir belki bilinmeyeni keşfedecek. Ne de olsa anladı tek ve biricik olduğunu..
Yazar: Tuğçe Sarı
Comentários